Written by 12:01 Elektronik

Teleskop Nedir? Tarihçesi

Teleskop Nedir? Teleskop, güçlü yakınlaştırma özelliklerine sahip, daha çok uzayın ve gök cisimlerinin incelenmesinde kullanılan rasathane aletidir.

İnsanlar yaşamları boyu ulaşmakta zorlandıkları her şeyi merak etmiş ve onları keşfetmek için çaba sarf etmişlerdir. İşte bu çaba birçok ürünün keşfine sebep olmuştur.

Uzakları Yakınlaştırma Çabası

İnsan bilmediği, tanımlayamadığı ve ulaşamadığı her şeyi çözmeye çalışmıştır. Gece gökyüzünde parlayan yıldızlara ulaşabilmek için yüksek kuleler inşa etmiş ve büyük dağların tepelerine çıkmışlar ancak sonuç alamamışlar.

Yıldızlara ulaşma çabası sonuçsuz kaldığında ise uzakları yakınlaştıran aletler yapmaya başlamışlar. Bu aletlerin temelini ise cam ve mercekler oluşturur. Mercek teknolojisi, teleskop için ilk ciddi adımların atılmasını sağlamıştır. Kalın ve belli yapılardaki camların yakınlaştırma özelliği keşfedildiğinde mercekler, önce dürbün daha sonra da teleskop yapımında kullanılmaya başlanmıştır.

Zaman içerisinde teleskoplar geliştirilmiş, sadece görüntü ile değil ışınlar ve dalgalarla da uzakları görüntüleyebilen radyo teleskoplar ortaya çıkmıştır. Ancak ne var ki teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin atmosfer tabakasının görüntüde kırılmalara neden olarak netliği engellemesi, teleskopların uzaya gönderilerek kullanılmaları fikrini ortaya çıkarmıştır.

Uzay teleskopları, yakınlaştırma teknolojisinde gerçek anlamda çığır açmışlardır. Dünya yüzeyi ile uzay boşluğundaki cisimler arasındaki görüntü kaybı ortadan kaldırıldığı için daha önce hayal dahi edilemeyen uzaklıklardan görüntüler elde edilmeye başlanmıştır.

Teleskop Çeşitleri

Teleskoplar günümüzde kullanım alanlarına göre çeşitlendirilirler. Gelişmiş teleskoplar sadece ışık ve görüntü ile hedefe erişim sağlamazlar. 

  • Gama ışınları
  • Kızıl ötesi ışınlar
  • Ultraviyole ışınları

gibi ışınları da algılayan ve görüntü oluşturan teleskoplar bulunur. Klasik teleskoplar kullanılan merceklerden dolayı optik teleskop olarak bilinirler. 

Optik teleskoplar görüntüleme tekniğine göre iki bölümde ele alınırlar. Aralarındaki en büyük farklılık görüntünün izlediği yoldur. Birinde görüntü doğrudan gelirken diğerinde yansıyarak gelmektedir.

  1. Yansıtıcı Teleskop
  2. Kırıcı Teleskop

Yansıtıcı Teleskop

Yansıtıcı teleskoplarda görüntünün alınabilmesi için eğrisel bir ayna bulunur. Görüntü mercekten geçerek bu aynaya yansır. Gözlemci bu aynaya yansıyan görüntüyü görür. Yani görüntü doğrudan gelmez aynadan yansıyarak göze ulaşır.

Kırıcı Teleskop

Bu teleskop türünde görüntü merceklerden geçerek doğrudan göze ulaşır. Görüntü ile göz arasından herhangi bir yansıtıcı bulunmaz.

Teleskopun Tarihçesi

Basit teleskopların gerçek anlamda ilk olarak ne zaman ortaya çıktığını veya kimler tarafından kullanılmaya başlandığını bilmiyoruz ancak modern teleskopun mucidi Hollandalı bir gözlükçü olan Hans Lippershey ‘dir. 

İcatların büyük kısmı başka bir şey yapmak için çabalarken ortaya çıkmıştır. Teleskopta Hans Lippershey tarafından daha iyi görüntü elde etmek amacıyla yeni gözlükler üretmek için çaba sarfederken bulunmuştur.

Lippershey, 1608 tarihinde, iki gözlük merceğini art arda koyarak yakınlaştırıp uzaklaştırdığında cisimlerin daha büyük ve yakın göründüğünü keşfeder. İlginç olan ise aynı günlerde Lyman Spitzer ve Zacharias Jannssen adındaki iki bilim insanı benzer bir buluşa imza atarlar. Buluşlarına patent almak için başvuruda bulunurlar. 

Hans Lippershey, diğer bilim insanlarından önce patent başvurusunda bulunduğu için teleskopun mucidi olarak tarihe geçer.

Galileo ve Teleskopun Gelişimi

Lippershey’in teleskopu icadından sonra Galileo, bu icadı araştırmaya başlar. Yaptığı bilimsel araştırmalarda kullanabilmek amacıyla 1609 yılında Galileo Teleskopu olarak bilinen basit bir dürbün icat eder.

Teleskop, daha çok Galileo ve araştırmaları ile ön plana çıktığı için teleskopun tarihi de 1609 yılında Galileo ile başlatılır. Bunun en büyük nedenlerinden biri de Galileo’nun icat ettiği dürbünün, uzayın ve gezegenlerin incelenmesinde kullanılmasıdır. 

Galileo “gözlem astronomisinin atası” olarak bilinir. Onun ders kitaplarında bilinen en önemli özelliği güneşin dünyanın etrafında değil, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü söylemiş olmasıdır.

Galileo, 1610 yılında teleskopu ile yaptığı gözlem sonucunda Jüpiter’in 4 uydusunu keşfeder. Bu keşif kullandığı dürbünün, teleskopun kendi adıyla anılmasında ve yaygınlaşmasında önemli rolü olmuştur. 

Kepler ve Newton’un Katkıları

Galileo’nun bulduğu ve gözlemlerinde kullandığı teleskop sadece iki mercekten oluşuyordu ve bu teleskopla fazla ayrıntı görmek mümkün değildi. Kabaca teleskopun çalışma mantığı bir büyüteç ve büyüteç üzerindeki görüntüyü yakınlaştıran mercekten ibaretti.

Galileo’nun teleskopu gözlemlerde yetersiz kaldığı için Alman bilim insanı Johannes Kepler, Galileonun teleskopuna iki mercek daha ekleyerek yakınlaştırma gücünü artırdı.

Kepler, Kepler Teleskobu olarak bilinen geliştirilmiş teleskopuyla 1655 yılında yaptığı gözlemler sonrası Satürn’ün en parlak uydularından biri olan Titan’ı keşfetti. 1672 yılında ise Satürn’ün uydularından olan Rhea’yı keşfetti.

Kepler, Titan’ı 3.7 metrelik, Rhea’yı ise 11 metrelik odak uzaklığına sahip teleskopla keşfetmiştir. 

Bu tarihlerde daha büyük teleskoplar da yapılmıştır ancak uzunluklarına bağlı olarak sabitlenemedikleri ve en hafif rüzgarda kolayca esneyebildikleri için sabit görüntülerin elde edilmesi mümkün olamıyordu.

Teleskopların boyutları daha büyük merceklerin yapılması ile birlikte arttı. Ancak mercekler henüz pürüzsüz ve net görüntüler verebilecek kadar hassas değillerdi. Teleskopların boyutları ile orantılı net görüntüler elde edilemiyordu.

Merceklerdeki görüntü kalitesini artırmak için 1666 yılında Isaac Newton mercekler üzerinde çalışmalar yaptı. Kırılma ve renk teorisini geliştirdi. Newton, yaptığı çalışmalar sonrasında klasik kırılma teleskopları üzerinde hiçbir geliştirme yapılamayacağı sonucuna vararak, dikkatini farklı bir alana kaydırdı. 

Newton, 1668’de Newton Teleskopu olarak ta anılan, Yansıtıcı teleskopu icat etti. Yansıtıcı teleskopta görüntüye, ayna üzerinde yansıtılmış ve bakaç adı verilen küçük bölmeden bakılıyordu.

Newton’un teleskop teknolojisine getirdiği en büyük yenilik ise mercek yapım tekniklerinin geliştirilmesi oldu. Daha net görüntüler alınmasını sağlayan mercekler tasarlayarak daha keskin görüntüler elde edilen üretim teknikleri geliştirdi.

Akromatik ve Yansıtıcı Merceklerin Keşfi

Optikçi olan John Dollond 1758 yılında yaptığı çalışmalar sonrası akromatik mercek adı verilen mercekleri keşfetti. Bu mercekler görüntülerin etrafında oluşan ve netliği bozan halkaları kaldırmıştır. 

İlerleyen yıllarda bu mercekler üzerine alüminyum veya gümüş kaplamalar yapılarak oluşturulan aynalar sayesinde daha net görüntüler elde edilmiştir.

1856 yılında Karl August von Steinheil ve Léon Foucault, teleskoplarda kullanılan aynaların üzerine gümüş tabakası oluşturarak aynaların yansıtıcı özelliklerini artırmışlardır. 

1931 yılında Karl Jansky’nin uzayda bir radyo emisyonu olduğuna dair keşifleri, Grote Reber’e ilk radyo teleskopu olan Reber Teleskopunun icadını sağladı. Radyo teleskopları optik teleskoplardan farklı olarak bir çanak anten aracılığı ile odaklanarak güçlendirilen radyo sinyallerini temel alır.

1932 yılına gelindiğinde Donavan Strong, termal vakum tekniği ile aynalar üzerini alüminyum ile kaplayarak teleskoplarda kullanılan aynaları alüminize etmiş böylece alüminize aynalar ortaya çıkmıştır.

1980’li yıllarda atmosferin görüntüyü bozan etkilerini azaltmak için çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar sonrasında ESO teknolojisi ile yeni teleskoplar üretilmeye başlanmıştır.

1990’lı yıllar dev teleskopların inşa edildiği yıllardır. 1993 yılında 

  • Keck teleskopu, 
  • Gemini teleskopu ve 
  • Büyük Binoküler Teleskop 

bunlardan bir kaçıdır.

Uzay Teleskopları

Yeryüzünde kullanılan teleskoplar ne kadar geliştirilirlerse geliştirilsinler atmosferdeki kırılmalardan dolayı hiçbir zaman uzaya gönderilen teleskoplar kadar net görüntüler elde edilemez.

Bilim insanları daha uzak mesafelerin gözlemlenebilmesi ve daha net görüntülere ulaşabilmek amacıyla uzaya teleskop göndermişlerdir.

İlk uzay teleskopu olan Hubble uzay teleskopu, 24 Nisan 1990’da uzaya gönderilmiştir. Hubble uzay teleskopu ile o zamana kadar ulaşılamayan uzaklıklar çok daha net bir şekilde görüntülenebilmiştir.

Hubble bir hafta boyunca bilim insanlarına 120 gigabayttan fazla veri aktarmaya devam etmektedir. 

Görevi 15 Kasım 2018’de sona eren Kepler Uzay Teleskopu ise 7 Mart 2009 tarihinde uzaya gönderilmiştir. 9 yıl görev yapan kepler uzay teleskopu yakıtının tükenmesi nedeniyle görevini tamamlamıştır.

18 Nisan 2018 tarihinde uzaya gönderilen TESS uzay teleskopu ise henüz keşfedilmemiş gezegenleri araştırmakla görevlidir.Huble’nin yerini alacak ve şu ana kadar uzaya gönderilen en güçlü teleskop olan James Webb Teleskopu ise 25 Aralık 2021 tarihinde uzaya fırlatıldı. Üstün teknoloji ile donatılan James Webb’in yapımı için 10 milyar dolardan fazla para harcandı.

(Visited 1 times, 1 visits today)
Last modified: 26 Nisan 2022
Close